Bir dili konuşabilecek, bu dilde yazabilecek, okuyabilecek seviyede bilmek tercüme yapabilmek için yeterli sanılsa da tercüme aslında yoğun çalışma ve epey bir bilgi birikimi gerektiren bir alandır.Tercüme metinlerde en sık karşılaşılan problemlerden bir tanesi sözcüklerin sözlük anlamlarını yazıvermektir. Oysa ki tercüme, sözcüklerin sözlük anlamlarını bulup yazma işi değildir. Tercüme yapacak kişi her şeyden önce her iki dili de en iyi seviyede bilmeli ve bu dillerin tüm kurallarına hakim olmalıdır. Dillerin yazım kurallarının, dilbilgisi özelliklerinin, alfabelerinin ve de ait oldukları kültürlerin farklı olması tercümana büyük sorumluluk yüklemektedir. Tercüman her iki dilin de dilbilgisi ve yazım kurallarını doğru bir şekilde bilmediği takdirde tercüme yaptığı metinlerde doğru anlamı iletemeyecektir.
Her dil ait olduğu kültürün özelliklerini taşıdığından bu dili kullanan halkın söyleyişlerinde de büyük farklar oluşur. Bir dilde bir kelimenin anlattığı şey, bir başka dilde birden fazla karşılık bulabilir ya da tam tersine hiç karşılığı da olmayabilir. Böyle durumlarda tercümanın yapması gereken şey birçok seçenek arasından doğru olanı nasıl seçeceğini bilmektir. Fakat birçok kişi tercüme yaparken bunlara dikkat etmemekte, kelimelerin akla ilk gelen sözlük anlamlarını yazarak düzgün cümle kurmaya çalışmaktadır.
Kültürel özellikler ve uygun sözcük seçimiyle alakalı olarak yapılan başka bir hata ise atasözlerinin ve deyimlerinin doğru bir şekilde çevrilememesidir. Bu sözler yine sözlük anlamlarıyla çevrildiğinde konuyla alakasız gözükebilir ve hiçbir şey ifade etmeyebilirler. Burada dikkat edilmesi gereken şey sözün arkasındaki olayları göz önüne alarak tercümenin yapıldığı dilde, kültürde aynı olayların, duyguların nasıl ifade edildiğini bulmaktır. Tabi ki bu da ancak her iki kültürde de yaşanmışlığa sahip olmak ve konuşma dilini bilmekle mümkün olacaktır.